AVUKATLIK ÜCRETİ
Faruk Erem’e göre; avukatlık ücretinin herhangi bir malın değeri gibi ölçülemeyeceğini,
ücreti, avukatlık mesleğine ilişkin vakardan ve avukatın kişiliğinden ayırmanın mümkün
olmadığını, maddi anlamda bir şeyin karşılığı sayılamayacağını, usul kanunları uyarınca
yargılamanın kolektif yargılama olduğunu, avukatlarla beraber adalet mensuplarının ortak
emeği ile bir sonuç elde edildiğini, bu sonucun müvekkil için fayda olduğunu, asıl sonucun
adalette toplandığını belirtmiştir.
Avrupa’da Avukatların Tabi Olduğu Meslek Kurallarının 2. 6. Maddesinde, ücretlerin
düzenlenmesi hususunda bir avukatın talep edeceği ücret, müvekkile açıkça bildirilmeli, adil
ve makul olmalı, avukatın tabi olduğu yasa ve meslek kurallarıyla uyum içinde bulunmalıdır.
Avukatlık Kanunu Uyarınca ücret, tarafların serbest iradeleri ile nispi olarak belirlenebilir.
%25’i aşmamak kaydıyla dava veya hüküm olunacak şeyin değerinin yahut paranın belli bir
yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
Ücret, tarafların serbest iradeleri ile maktu olarak belirlenebilir. Ücretinin maktu olarak
belirlenebilmesinde kanunda bir tavan sınırlaması öngörülmemiştir. Fakat Yargıtay 13. H.D.
06.06.2013 Tarihli 2013/10509 E. 2013/15307 K. Sayılı kararında; ücret sözleşmesinin
yapıldığı tarihte tarafların amaçladıkları çıkarların dengede olması gerektiğini, sözleşmeyle
bir taraf için sağlanan hak ve menfaati denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa
sağlanmış olmasının iyi niyet kurallarına, hak ve nefasete, ahlak kurallarına aykırı
olamayacağını, sağlanan menfaati denk düşmeyecek şekilde fahiş ücret kararlaştırılmasının
Borçlar Kanununun iyi niyet ve ahlak kurallarına uygun olmayacağını belirterek ücret
sözleşmesini geçersiz saymakta, yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı veya sözleşme
bulunmamakla birlikte geçerli olmadığı durumlarda avukatın hak kazandığı ücret tutarının
kanun belirlenmesine ilişkin kanunun hükümlerine göre ücretin saptanmasının gerektiğini
içtihat etmiştir.