Bir vatandaşın günlük yaşamı nedeniyle sık sık hukuki işlem yapması gerekebilir.
Kısaca hukuki işlem, hukukun işlemi yapanın arzusuna uygun hukuki sonuç bağladığı irade
beyanıdır. Avukatlık sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen rızai bir sözleşmedir.
Sözleşmede taraflar; avukat ve iş sahibi olarak belirlenir. Avukata vekil ve iş sahibine de
müvekkil denecektir. İş sahibi olan kişi avukatından hukuki bir konuda yardım isterse
avukatının kabul ettiği an avukatlık sözleşmesi kurulur. Özü itibarıyla avukatlık sözleşmesi
birbirlerine uygun karşılıklı irade beyanıyla kurulacaktır.
Müvekkil vekiline anlaşılan ücreti ödeyecek, vekil de kabul ettiği işi özenle ve gereği
gibi yerine getirecektir. Avukatlık sözleşmesi atipik sözleşme olup herhangi bir şekil şartına
haiz değildir. Yazılı olduğu gibi sözlü de sözleşme yapılacaktır. Fakat belirtmeliyiz ki yazılı
olarak yapılması ispat açısından kolaylık sağlayacaktır. Sözleşme sözlü olarak kurulursa ispatı
genel hükümlere tabi olacaktır.
Şekli olmayan avukatlık sözleşmesinde, taraflar bakımından ispat hususu önemlidir.
Adi bir şekilde yapılabilir. Yazılı olması uyuşmazlıkların önüne geçecektir. Önerilen fakat
zorunlu olmayan bir konu açısından da görüşme tutanağının düzenlenmesi tavsiye edilecektir.
Sözleşme yapılırken en önemli konulardan birisi ücret konusudur. Avukatlık yani vekalet
ücreti kararlaştırılırken barolar tarafından özel olarak düzenlenen tavsiye niteliğindeki avukat
ile iş sahibi arasındaki en az ücret çizelgesinin dikkate alınması uygun olacaktır.11
İş sahibi dışında bir kişinin avukatlık ücretini ödemesiyle avukatla sözleşmesi
kurulması da mümkündür. Örnek verilecek olursa; tutuklu bir kişinin babası, ücreti ödemek
kaydıyla avukatla sözleşme yapabilecektir.
Avukatlık Kanunun 163. Maddesince, “Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık
sözleşmesinin belli bir hukukî yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı
olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı
sözleşmeler geçerlidir. Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu Kanunda belirtilen
tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk
halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü
geçersiz kılmaz.”
Sözleşme Şartları
Avukat, avukatlık sözleşmesinin yapabilmesi için baroya kayıtlı olması gerekir.
Avukat eğer baroya kayıtlı değilse avukatlık yetkisini kullanamaz. Avukatlık sözleşmesi
sözleşme serbestisi ışığında tarafların iradelerince yapılır. Avukat tarafından verilecek hukuki
desteği kapsar. Bu desteğin sonunda avukat belirli bir ücrete hak kazanır. Avukat bu
yardımından dolayı ücret almak zorundadır.
Avukatlık sözleşmesinde belirlenen alacak oran olarak anlaşılırsa avukatlık ücreti
%25’in üstüne çıkamayacaktır. Ayrıca avukatlık asgari ücret tarifesinin belirlediği konulara
göre ayrılan ücretlerden daha aşağısına ücret sözleşmesi yapılamaz. Eğer dava konusu mal
veya hakların bir kısmının avukata verileceği unsuru olursa bu sözleşme geçersiz olacaktır.
Avukat sadece nakdi olarak ücretlendirilebilir. Örnek verilirse; avukat, bir davanın sonunda
belli bir taşınmaz alamayacaktır. Avukat, belirli bir alacağın yüzde ellisini alamayacaktır.
Belirtilmesi gereken ve toplumda yanlış olan bir kanı da şudur; “avukatın davayı kazanması
halinde avukata ücret ödenecek, davayı kazanamaması halinde avukatlık ücreti
ödenmeyecektir.” şartıyla akdedilen avukatlık sözleşmesi geçersiz olacaktır. Dava tamamen
reddedilse dahi avukat avukatlık asgari ücret tarifesine göre avukatlık ücreti isteyebilir.
Avukatın Hakları ve Yükümlülükleri
Avukatlar tekel haklarına sahiptir. Avukatlık Kanunu madde 35’te açıklanmıştır. Şöyle ki;
“Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı
yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava
etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız
baroda yazılı avukatlara aittir. Baroda yazılı avukatlar birinci fıkradakiler dışında kalan
resmi dairelerdeki bütün işleri de takip edebilirler.”
Hukukumuzda gerçek ve tüzel kişiler kendi davalarına, aleyhinde açılan davaları şahsen
yürütebilirler. Netice ile gerçek ve tüzel kişilerin davalarına avukat ile beraber takip etme
mecburiyeti yoktur. Baroya kayıtlı olmayan kişiler bu eylemleri gerçek veya tüzel kişi adına
gerçekleştiremezler.
Sadece avukatlar dava dosyalarını ve icra işlemlerini yapabilir. Avukatlık Kanunu madde
63 uyarınca; “Baro levhasında yazılı bulunmıyanlar ve işten yasaklanmış olan avukatlar,
şahıslarına ait olmıyan dava evrakını düzenliyemez, icra işlemlerini takip edemez ve
avukatlara ait diğer yetkileri kullanamazlar. Baro levhasında yazılı bulunmıyanlar avukatlık
unvanını da taşıyamazlar.” Baro levhasında yazılı bulunmayanlar ve avukatlıktan
yasaklanmış olanlar gerçek ve tüzel kişilere ait dava evraklarını düzenleyemez icra işlemi
yapamaz ve avukatların haiz olduğu yetkileri kullanamazlar. Daha basit hali ile baro levhasına
yazılı olmayan avukatlar veya kişiler avukatlık sözleşmesi yapamaz. Aksi halde bu durumdan
dolayı cezalandırılırlar.
Avukatlar tanıklıktan çekinebilirler. Avukatlık kanunu madde 36 uyarınca; “Avukatların,
kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse, Türkiye Barolar Birliği ve
barolar organlarındaki görevleri dolayısı ile öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.
Avukatların birinci fıkrada yazılı hususlar hakkında tanıklık edebilmeleri, iş sahibinin
muvafakatini almış olmalarına bağlıdır. Ancak, bu halde dahi avukat tanıklık etmekten
çekinebilir. Çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.” Avukatlar
gerekli gördükleri hallerde mahkemelerde veya soruşturma aşamasında tanıklıktan
çekilebilirler. Bunun sonucunda herhangi bir cezai ve idari yaptırıma maruz kalmazlar.
Avukatlar kendilerine önerilen işi kabul edip reddetmekte özgürdürler. Avukatlık Kanunu
madde 37 uyarınca; “Avukat, kendisine teklif olunan işi sebep göstermeden reddedebilir.
Reddin, iş sahibine gecikmeden bildirilmesi zorunludur.” Maddeye göre avukat işlerini
seçmekte özgürdür. Fakat bu durumu iş sahibine derhal bildirmelidir. Bu bildirimin türü
belirlenmemiştir. Avukat, avukatlık sözleşmesi çerçevesinde üstlendiği işle ilgili olarak, iş
sahibinin haksız olduğunu ve bazı unsurları kendisinden saklamış olduğunu anlayınca
bırakma yetkisine sahiptir. Fakat istisnalar şu şekildedir;
İşi iki avukat tarafından reddedilen kimse, kendisine bir avukat tayinini baro
başkanından isteyebilir. Tayin olunan avukat, baro başkanı tarafından belirlenen ücret
karşılığında işi takip etmek zorundadır. (Avukatlık Kanunu Md. 37/2)
Bağlı bulunduğu baro tarafından adli yardım çerçevesinde görevlendirilen avukat işten
çekinmek istediği takdirde 15 gün içerisinde o işin tarifede belirlenen ücretini baroya
ödemek zorundadır. (Avukatlık Kanunu M. 179/3)
Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan
soruşturma ve kovuşturmalarda, müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk,
kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın
bir müdafi görevlendirilir. (CMK M. 150)
Bir avukatın ölümü veya meslekten yahut işten çıkarılması veya işten yasaklanması
yahut geçici olarak iş yapamaz duruma gelmesi hallerinde, baro başkanı, ilgililerin
yazılı istemi üzerine veya iş sahiplerinin yazılı muvafakatini almak kaydıyla, işleri
geçici olarak takip etmek ve yürütmek için bir avukatı görevlendirir.
TBB Disiplin Kurulu 20.01.2012 tarih ve 2011/551 E. 2012/24 K. Sayılı kararında; hizmet
kusuru nedeniyle hastaneye zararın ödenmesini içerir ihtarname keşide edilmesi, doktor ve
hastane başhekimliğinin görevi ihmal ve tedbirsizlik sonucu sakat kalmaya sebebiyet verdiğinden
idari işlemlerin yapılması istemli il sağlık müdürlüğüne şikayette bulunulmasının davanın ön
hazırlık işlemleri olduğunu, 2007 Eylül ayında vekaletname almasına, ihtarname ve müracaatlarda
bulunmasına rağmen, 2010 Mart ayına kadar geçen zamanda dava harç ve masraflarının
istendiğine dair yazılı belge de sunulmaması karşısında, ödeme yapılmadığında işin reddedildiğini
müvekkile bildirilmemesini disiplin suçu kabul etmiştir.
Avukatlar dava ve soruşturma dosyalarını inceleyebilir ve dosyadan örnek alabilirler.
Avukatlık Kanunu madde 46 uyarınca; “Avukat, işlerini kendi sorumluluğu altındaki stajyeri
veya yanında çalışan sekreteri eliyle de takip ettirebilir, fotokopi veya benzeri yollarla örnek
aldırabilir. Avukatın onanmasını istemediği örnekler harca tâbi değildir.
Avukat veya stajyer avukat, vekâletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebilir. Bu inceleme isteğinin
ilgililerce yerine getirilmesi zorunludur. Vekâletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kâğıt
veya belgelerin örneği veya fotokopisi verilmez.” Avukatların dava ve soruşturma dosyalarını
incelemesi hakkıdır ve ilgili memurlar bu hakkın temini zorundadır. Uygulamada memurların
sıklıkla kanuna aykırı davrandığını görmekteyiz. Avukatların ısrarla Avukatlık Kanunu
madde 46’yı hatırlatmalarını tavsiye ederiz. Avukat dosyadan örnek almak isterse
vekaletname ya da yetki belgesiyle bir dilekçe sunmalıdır. İlgili dosyanın savcısı ya da
hakiminden havale almak suretiyle memur fotokopi için gerekli işlemleri yapacaktır.
Soruşturma dosyaları için bedel alınmazken kovuşturma dosyaları için fotokopi ücreti
alınacaktır. Fakat çağımızda artık USB flash belleklerle bu ihtiyaç giderilmektedir. Bazı
hakim ve savcılar haklı olarak getirilecek USB flash belleğin daha önce kutusundan hiç
açılmamış sıfır bir halde olmasına özen göstermektedir. Buradaki amaç dosyanın delil ve
suretlerine erişmek olduğu için kabul edilebilir bir uygulamadır.
Avukat asıl belgelerin örneğini hazırlayabilir. Avukatlık Kanunu madde 56’da ”Usulüne
uygun olarak düzenlenen ve avukata verilmiş olan vekaletname 52 nci maddede yazılı dosyada
saklanır. Avukat, bu vekaletnamenin örneğini çıkarıp aslına uygunluğunu imzası ile onaylayarak
kullanabilir. Avukatın çıkardığı vekaletname örnekleri bütün yargı mercileri, resmi daire ve
kurumlar ile gerçek ve tüzel kişiler için resmi örnek hükmündedir. Asıllarının verilmesi kanunda
açıkça gösterilmiyen hallerde avukatlar, takibettikleri işlerde, aslı kendilerinde bulunan her türlü
kağıt ve belgelerin örneklerini kendileri onaylıyarak yargı mercileri ile diğer adalet dairelerine
verebilirler. Aslı olmayan vekaletname veya diğer kağıt ve belgelerin örneğini onaylayan yahut
aslına aykırı örnek veren avukat, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü
kurulmuştur. Avukat evrak aslının gerekli mercilere ibraz edilmesinin zorunlu olmadığı
durumlarda, aslı kendisinde bulunması kaydıyla her cins kâğıt ve belgeyi aslı gibidir şeklinde
yapabilir. Ancak avukat asıl olan belgenin elinde bulunmaması halinde bir belgeyi aslı gibidir
şeklinde onaylamamalıdır. Aksi halde avukat üç yıl ile altı yıl arası hapis cezası ile cezalandırılır.
Bu kovuşturma uzlaştırma kapsamında olmayacaktır. Ayrıca avukat etkin pişmanlık
hükümlerinden de faydalanamayacaktır. Avukatın çıkaracağı vekaletname örneğinde;
vekaletnameyi düzenleyen merciin adı, kayıt numarası,düzenleme tarihi ile avukatın adı, soyadı, vergi numarası, imzası ve ayrıca vekil edenin adı,soyadı, adresi ve yetki kapsamının ne olduğunun bulunması zorunludur.
Yargıtay 3. HD 19.09.2017 tarih ve 2017/136 E. 2007/193 K. Sayılı kararında; kira
sözleşmesine dayalı tahliye davasında, kira sözleşmesinin aslının dosyaya sunulmasının
zorunlu olmadığı, taraflar arasında sözleşmenin imzalandığı konusunda da uyuşmazlık
bulunmadığından, avukatın onaylayarak sunduğu örneğe göre işlem yapılması gerektiğini
içtihat etmiştir.
Avukat tebligat gönderebilir. Avukatlık Kanunu madde 56/4 uyarınca; “Avukatlar, vekalet
aldıkları işlerde, ilgili yargı mercii aracılığı ile ve bu yargı merciinin tebliğat konusunda bir
kararı olmaksızın, diğer tarafa adli kağıt ve belge tebliğ edebilirler. Tebliğ edilen kağıt ve
belgelerin birer nüshası, gerekli harc, vergi ve resim ödenmek şartiyle, ilgili yargı merciinin
dosyasına konur.” Avukat, vekil olarak takip ettiği işlerle ilgili olarak, belge karşılığında
diğer tarafa tebligat yapabilir. Bu durumda tebliğ edilen belgenin bir nüshası, gerekli harç,
vergi ve resim ödenmek şartı ile ilgili yargı mercii dosyasına konulur.
Avukatın olur vermesiyle ancak ikinci bir avukat görevini yapabilir. Avukatlık Kanunu 172.
Madde şöyledir; “İş sahibi, ilk anlaşmayı yaptığı avukatının yazılı muvafakatı ile, başka
avukatları da işin kovuşturma ve savunmasına katabilir. İş sahibi, ilk avukatın muvafakatını
kendisine tevdi veya tebliğ edilecek bir yazı ile en az bir haftalık süre vererek talep eder. Avukat
bu süre içinde cevap vermemişse muvafakat etmiş sayılır. İlk avukatın muvafakat etmemesi
halinde, vekalet akdi kendiliğinden sona erer. İş sahibi, muvafakat etmiyen avukata ücretin
tamamını ödemekle yükümlüdür. İlk avukatın muvafakatı ile işin başka avukatlar tarafından da
takibi halinde iş sahibi, ilk avukatın ücretinden kısıntı yapamaz.” İş sahibi üç avukata kadar
avukatları vekâletlendirip dosyalarda işlem yaptırabilir. Bu durum savunma hakkının gereği ve
dahilindedir. İlk vekaletname verilen avukatla ikinci veya üçüncü vekaletname verilen avukat
arasında fark olmayacaktır. Fakat ikinci veya başka bir avukat devreye girdiğinde iş sahibi bu
durumu ı̇lk avukatına haber vermelidir. İlk avukat bu duruma müsaade ederse ortada bir sorun
kalmayacaktır fakat muvafakatname vermediği halde ilk avukat yerine ikinci avukatın
vekaletlendirilmesi sonucu ilk avukatın görevi sona erer. İş sahibi ilk avukata muvafakatinin
tebliğ edecek yazı ile bir hafta süre vererek talep eder. Eğer avukat susarsa kabul etmiş
anlamına gelmektedir. İlk avukat her durumda ücretinin tamamına hak kazanır.
Avukatlar yaptıkları ya da yapacakları işler için ücret talep edebilirler. Avukatlık Kanunu
madde 173 uyarınca belirlenmiştir. “Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, kararlaştırılan avukatlık
ücreti yalnızca avukatın üzerine almış olduğu işin karşılığı olup, mukabil dava, bağlantı ve ilişki
bulunsa bile başka dava ve icra kovuşturmaları veya her türlü hukuki yardımlar ayrı ücrete
tabidir. Avukata tevdi edilen işin yapılması veya yapıldıktan sonra sonucunun alınması için
gerekli bütün vergi, resim, harc ve giderler iş sahibinin sorumluluğu altında olup, avukat
tarafından ilk istekte avukata veya gerektiği yere ödenir. Bu harcamaların avukat tarafından
yapılabilmesi için, yeteri kadar avansın iş sahibi tarafından verilmiş olması gerektir. Avukatın iş
için yapacağı yolculuk masrafları ve bulunduğu yerden ayrılma tazminatı, anlaşma gereğince iş
sahibi tarafından ayrıca ödenir. Bu giderler peşin olarak ödenmedikçe avukat yolculuğa
zorlanamaz. Bu hükmün aksine sözleşme yapılabilir.” Avukatlar avukatlık hizmetini ücret
karşılığında yapar. Ücretsiz bir avukatlık hizmeti verilmesi ve Avukat Asgari Ücret Tarifesinde
belirlenen ücretin altında ücret alınması yasaktır. Bu yasağa aykırı olarak ücret tahsis eden veya
etmeyen avukatlar disiplin soruşturmasına maruz kalır.
Avukat gerekli gördüğü takdirde istifa edebilir. HMK madde 81 ve 82 uyarınca belirlenmiştir.
“Vekilin azli veya istifasının, mahkeme ve karşı taraf bakımından hüküm ifade edebilmesi için, bu
konudaki beyanın dilekçeyle bildirilmesi veya tutanağa geçirilmesi ve gerektiğinde ilgilisine
yapılacak tebligat giderinin de peşin olarak ödenmesi zorunludur. İstifa eden vekilin vekâlet
görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam eder. Vekilin istifa etmiş
olması hâlinde, vekâlet veren davayı takip etmez ve başka bir vekil de görevlendirmez ise tarafın
yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır. Yukarıdaki fıkralarda yer alan
hususlar, istifa eden vekilin istifa dilekçesi ile birlikte vekâlet verene ihtaren bildirilir.” Ek olarak
Avukatlık Kanunu madde 41 uyarınca belirlenmiştir. “Belli bir işi takipten veya savunmadan
isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş
gün süre ile devam eder. Şu kadar ki, adli müzaharet bürosu yahut baro başkanı tarafından tayin
edilen avukat, kaçınılmaz bir sebep veya haklı bir özürü olmadıkça, görevi yerine getirmekten
çekinemez. Kaçınılmaz sebebin veya haklı özürün takdiri avukatı tayin eden makama aittir.”
Maddelere göre avukat tek taraflı irade beyanıyla görevinden istifa edebilir. Avukat istifa etmek
istiyorsa mahkemeye dilekçe ile bildirmeli veya duruşmada tutanağa geçirilmek üzere beyanda bulunmalıdır. Avukat istifa etse de görevi 15
gün boyunca devam eder. İş sahibine tebliğinden 15 gün sonra avukat müvekkili adına hiçbir
işlem yapamaz.
Avukatın iş sahibine olan yükümlülükleri şu şekildedir;
İş sahibinin talimatına uyma (TBK M. 505)
Özen ve sadakat yükümlülüğü (TBK M. 506)
Doğruluk ve onur içerisinde görev yapma (Avukatlık Kanunu M. 34)
Bilgi verme ve sadakat yükümlülüğü
Sır saklama yükümlülüğü (Avukatlık Kanunu M. 36 ve CMK M. 46)
Üstlenmiş olduğu işi sonuna kadar takip etme (Avukatlık Kanunu M. 171)
Hesap verme
Tazminat ödeme (Avukatlık Kanunu M. 40)
Haklarla yükümlülüklerin kesiştiği maddeler yukarıda açıkça anlatılmıştır. Fakat
kesişmeyen yükümlülükler açıklanmaya muhtaçtır. Avukat iş sahibinin talimatlarına uymalıdır.
TBK madde 505 şöyledir. “Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak,
vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık
olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir. Bunun dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa,
bundan doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.” İş
sahibinin sözleşmeye dayalı olarak belirtilen işi avukatın nasıl göreceği ve yürütebileceğini
belirleyen tek taraflı irade beyanına talimat denmektedir. İş sahibi talimatını avukat yerine
getirmeden geri alabilir veya değiştirebilir. İş sahibinin önerilerini ve tavsiyelerini talimat olarak
değerlendirmemek gerekir. Talimat avukata sıkı sıkıya bağlıdır. Elbette ki talimatın iyi niyete,
kamu düzenine, ahlaka ve dürüstlük kurallarına aykırı olmaması gerekir. Talimat iş sahibinin
aleyhine olursa avukat bu durumu derhal iş sahibine bildirmelidir. Talimat yazılı olarak bildirilirse
avukat için ispat açısından önemi büyüktür. Aksi halde meydana gelen zararı karşılamak
durumunda kalabilir. Müvekkil, vekaletin icrası hususunda detaylar vermek zorunda değildir.
Müvekkil dava açılması, kanun yoluna başvurulması gibi temel temsil yetkisini vermiş ya da
örneğin uygun bir sulh akdedilmesi, elverişli icra tedbirlerinin yürütülmesi gibi hedefi belirtmiş ve
avukata icra tarzı ve çeşidi konusunda serbesti tanımış olması halinde, yapılan iş amaca ve güven
ilkesine uygun olmalıdır.
İş sahibi avukattan güvenilir ve onurlu olmasını bekleyecektir. Avukat Kanunu Madde
34 şöyledir. “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde
özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve
güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek
kurallarına uymakla yükümlüdürler.” Avukat mukayeseli hukukta da belirtildiği üzere doğru,
dürüst, ilkeli, kendisinden yanlış bir şey yapması beklenmeyecek, onurlu bir kişi olarak
belirtilir. Bu onurlu ve ilkeli olma kavramları avukat olmanın da şartıdır. Bu sebeple iş sahibi
de bir avukattan bunları bekleyecektir. Avukat hiçbir işe garanti vermemelidir. Ancak
tahminini belirtebilecektir. Sadece sonuca ulaşmak için gayret gösterecektir.17
İş sahibi avukatlık sözleşmesine konu olan işin yapılışı hakkında bilgi ve hesap
vermek zorundadır. Sadakat yükümlülüğünü yani müvekkilinin menfaatine olan işlemleri
yapmakla yükümlüdür. Avukat kendi davranışına, güven prensibine göre dikkate alınması
gereken ifa amacına göre ayarlamak zorundadır.